Bir Girişimcinin Oyun Sektörüne Yolculuğu

Funverse Games Kurucusu Doğukan Yelseli Yazdı: Oyun Sektöründe Girişimci Olmak!



Ben Doğukan Yelseli. Funverse Games oyun şirketinin kurucu ortağı ve yapımcısıyım. Daha öncesinde Funmoth Games ve Hi Games şirketlerinde kurucu ortak olarak bulundum. Size bir girişimcinin günlüğü havasında, oyun sektörüne sıfırdan girmiş birinin 7 seneye yakın özetini anlatacağım. Anlatımım sırasında samimi bir dil kullanıp empati yapmanızı sağlayacağıma inanıyorum.
 

Şubat 2016’da 21 yaşımda oyun sektörüne neredeyse hiçbir şey bilmeden giriş yaptım. Her girişimcinin başlangıcı olan ‘Bir fikrim var’ düşünceleri beni bu sektöre iki yakın arkadaşım ile birlikte girmemi sağladı. Daha öncesinde oyun oynayan bir birey olarak bir yerden sonra oynadığım oyunlarda eksiklikler farkedip ‘keşke şu şekilde yapsalardı’ söylemlerim beni kendi oyun fikirlerimi yazmaya itti. Başta arkadaşlarım arasında yazdığım oyunları anlatıp bunların muhabbetini geçirirdik. Hayal gücü yüksek biri olduğum için kendi yazdığım oyunları gece yatarken kafamda oynar ve geliştirirdim. Genelde PC platformunda MMORPG ve FPS konsolda hikayeli oyunlar oynardım. Bir gün, o zaman ki kız arkadaşım, şimdiyse hayat arkadaşım olan eşime oyundan para kazandığımı gösterdim. Fakat o bu konuyu farklı değerlendirdi. Önceden anlattığım fikirleri ve hevesimin olduğunu da bildiği için ‘Neden oyun sektörüne girmiyorsun?’ sorusunu yöneltti. Bu soruyu sorması üzerine bugün bu hikaye buralara geldi. Ben genç yaşımda bir daha dönmemek üzere sektöre atıldım.

Sene 2016 arkadaşlar, ne yazık ki şu an olduğu gibi yatırımcı kavramı vs. bizim ülkemizde özellikle Türk oyun sektöründe bulunmuyor. Stüdyo sayısı az ve oyun yapan birilerini tanımak nereden baksan mucizeye yakın. Bir pasta var biliyoruz ama bırakın oradan pay almayı bu insanlarda sosyal medyada takipleşmek gelebileceğiniz en üst nokta. Danışmanlık alabileceğin insan sayısı bile çok az. Şöyle örnek verecek olursam, şirketimizi kurmaya gittiğimizde ‘sektörünüzün karşılığı yok’ denilerek, bizi ‘internet kafe ve bilişim’ olarak yazmışlardı. Şirketi kontrol etmeye gelen memurlar, ofisimizi internet kafe olarak görmüştü. Bunu anlatıyorum çünkü bugüne kıyasla o zamanlar girişim yapmak çok daha zordu. Yani şu zamanda girişim yapmamamız için bir tane bile sebep yok. Peki bir girişimciyi neler bekler? Nelere dikkat etmemiz gerekiyor ve en önemlisi bizi neler bekliyor? bunları konuşalım. 

Arkadaşlar öncelik her zaman ekip. Biz arkadaşlarımızla bu sektöre kendi öz kaynağımız ile girdik. Eren Er ve Erdal Sarı ile başladığımız Funmoth Games yolculuğunda ‘Hit and Boom’ adlı bir mobil oyun fikri ortaya çıkardık. Bir bilgimiz olmadığı için panik yaptık ve sektörden danışmanlıklar aldık. En büyük gider kalemimiz belki de danışmanlık oldu çünkü bilgiden para kısılmaz. Böyle konularda bilgi için şirketinizden gerekirse yüzde bile verebilirsiniz. Belki sizden giden %1 olacak fakat size bunun geri dönüşü önceki 0 değerlemesinden kat kat yüksek olacak. Çalışan ve kazanan bir iş modelinin’si ile hiçbir şeyin 0’ü arasında dağlar kadar fark vardır. Fakat ilk etapta girişimci şanssızlığı diye bir durum söz konusu olur. Sizin işleriniz ne kadar iyi giderse gitsin, ne kadar doğru plan yaparsanız yapın bazen iş olumsuzluklar doğuracak, olacak olan işleri bile olmaza sürükleyecektir. Bunu hissedeceksiniz. Madde madde oluşabilecek olumsuzlukları sıralayacağım, eminim sabretmek konusunda size faydası dokunacaktır.

Ofisi açtık, kendimize maaş yazdık vs. derken nerelerde ne olumsuzluklar yaşadık ve ne  yanlışlar yaptık;

  • Aldığımız danışmanlıklar yanlış çıktı.
  • Sektör hakkında bilgi alamadık, yeteri kadar araştırmadık.
  • Doğru bir ekip kuramadık.
  • Proje dışı giderler yarattık.
  • Kendi inandığımız projeyi durdurup inanmadığımız bir projeye başladık.
  • Bu projeyi dışarı yaptırma kararı aldık.
  • Projeyi dışarda yaptırdığımız için geliştirme tecrübesi alamadık.
  • Bu inanmadığımız proje belirli durumlardan kaynaklı karşı taraf tarafından iptal edildi.
  • Projeyi maliyet anlamında 4 katı zararına yaptığımız ortaya çıktı.
  • Her görüştüğümüz işin olacağını sandık ve oradaki giden güzel süreçlere inandık.
  • Önlem almadık, heyecanlıydık.
  • Ortaklar olarak kendi fikirlerimizi önemsemedik ve her konuda danışmanları dinledik çünkü kendi içimizde sektörü biz bilmiyoruz modu vardı ve fark etmeden bu durumun öz güvenimizi yok ettiğini gördük.
  • TÜBİTAK kuruluşlarının bünyesinde olduğumuz sırada bazı dış etkenlerden dolayı destek paketlerinden yararlanamadık.
  • Kısacası oldu, olacak ve olur dediğimiz hiçbir şey olmadı. 

Bu hatalarla dolu ve talihsizliklerle geçen süre tam 2 seneydi ve şirket battı. Peki ne yaptık? En büyük hatayı dağılmakla ve pes etmekle yaptık. Ofisi kapattık ve bıraktık. Ailemize çok büyük konuştuğumuz için gurur yaptık ve 3 arkadaş ayrı eve çıktık. Tabi sorunlar büyüdükçe büyüdü. Anlamadığımız bilmediğimiz şirket borçları, resmi borçlar vs. derken ne olduğunu anlamadık. Hani paramız bitti anladık fakat borçla ilk defa tanışıyorduk. Yapacak bir şey yok dedik ve bir yerlere çalışmaya girdik. 1-1.5 sene boyunca borç için çalıştık. Uzun süreli bir arkadaşlığımız vardı fakat en son artık yolları ayırmak zorunda kaldık. Birimiz askere gitti, birimiz farklı yerlere çalışmaya. Böyle bitmemeliydi çünkü 21 yaşıma kadar arkadaşlıkta, eğitimde, hedeflerimde ve seçimlerimde hep başarılı oldum. Kendimi hep ben kafama koyduğumu yaparım olarak motive ettim ama yaşadıklarım şaka gibiydi. Bizim için bitti gibi bir şeydi, sektör bizi istemiyor diyorduk kendimize. Bir gün eşim aradı ve bana dedi ki ‘Nasıl yaparsın bilmiyorum fakat bu sektörden paranı kazan ve bu sektörde kal!’ Onu dinlemedim ama bu lafı benim sektöre bakışımı 3.5 sene sonra değiştirdi çünkü kızgındım hem de çok kızgındım. İsyanlarım bitmiyordu ve sadece negatif konuşup kendimi hep şanssız ilan ediyordum. Fakat bu konuşmadan sonra bunu yapmayı bıraktım ve dedim ki; 

-Artık isyan etmeyeceğim, yaşanması gerekiyormuş yaşanmış. En azından elime bir daha bir şans geçse neler yapıp neler yapmayacağımı biliyorum. Hayırlısıyla olsun..

Arkadaşlar, belki samimiyetsiz ya da romantik gelebilir fakat bunu dedikten sadece bir gün sonra beni TÜBİTAK Martek kuruluşunun Müdürü aradı ve “hala devam ediyor musun?” dedi.

Beni yönetmen Okan Özbay ile tanıştırdı. Tabi yaşanılan olumsuzluklardan ve hiçbir şeyin yolunda gitmemesinden sonra bir telefonla heyecanlanmadım. Tecrübemi ilk burada keşfettim. İlişkimi sakin bir şekilde devam ettirdikçe işte aynı şekilde devam etti. Kendisi çekeceği filmin oyununu yaptırmak istiyordu fakat ben onu ‘Hit and Boom’ oyunumuza ikna ettim ve bunu ikna edebilmek için sadece üç duraklık vaktim vardı. Sonrasında kendisinden hem yatırım ama yatırımdan önemli bana olan güvenini kazandım. Peki 4.5 sene önce olan bu durumda neler yaptım nasıl başladım ve nelerden ders çıkardım?

İlk işim sektörde daha öncesinde teknik bir bilgim olmadığı için sektörü bilen, tanıyan ve en önemlisi aynı kafa yapısına sahip olacağım bir ortak bulmaktı çünkü bana göre bu işler yol arkadaşın olmadan tam anlamıyla olmuyor. Ortada bir hayal ve etrafında bu hayale inanan kişiler olması bu hayattaki motivasyonum oldu her zaman. Daha ilk tanışmamda ortağımı buldum ve o kişi Tolga Öztürk’tü. Kendisinin hem aldığı ödüller ve oyun fuar tecrübesi gibi, aynı zamanda YTÜ DOGDOK gibi oyunla alakalı girişimlerinin olması bizi hemen eşleştirdi. Ve Tolga ile birlikte tekrardan Funmoth Games’i iki büyük ortak olarak ayağa kaldırdık ve hedef aynıydı. Biz dahil bu yola 6 kişi başladık. Tolga, Eren, Furkan Bice ve ben bu şirketin ilk resmi yöneticileri olduk. Bugün Erdal Sarı ise Game Factory şirketinin CEO görevinde bulunmaktadır. Peki ne oldu da birden değişti derseniz cevap çok basit. Ekip, inanmak, motivasyon, içgüdü ve kazanılan tecrübeler. Gelin birlikte detaylandıralım.

  • Önce Ekip.
  • Çalışan değil takım arkadaşı kazanmak.
  • Ortak seçimi.
  • Vizyondan şartlar ne olursa olsun şaşmamak.
  • Olumsuzluklara takılmamak bunları tecrübe olarak değerlendirmek.
  • Kendini motive edecek şeylerden uzak durmamak.
  • Ufacık olumlu durumları bile içinde sevinmek ve kendinin farkına varmak.
  • Kimsenin bu işe girerken sıfırdan girdiğini unutmamak. 
  • Kendini eksik görmemek, ezmeye yer aramamak.
  • Soruna çözümle gitmek, sadece ve sadece nasıl çözebilirizi konuşmak.
  • Yanında hep evet diyeceklerden daha çok hayır diyeni tutmak, çünkü o zaman gelişirsin.
  • Ekibini, ortağını her alanda özgüvenli temsil etmek ve onların başardıklarını asla es geçmemek. Hatta ortaklarınla hafta açılışı toplantısı yapmak ve ara ara dünden bugüne başardıklarınızı anmak. Emin olun iyi gelecektir, insan bazen yaptıklarını unutuyor.
  • Biz istediğimiz ve inandığımız sürece bizi kimsenin olana kadar durduramayacağını bilmek.
  • İşinde çok iyi olmasından ziyade inanan bir ekip kurmak.
  • Ekibinle karar almak, fikirlerini sürekli dinlemek.
  • Yatırımcı süreçlerinde sırf olsun diye bir şeylere tamam dememek.
  • Ekibin ve ortakların içinde tartışmaktan çekinmemek. Sektör sizi dövecekse başkası yerine ekip içinde bildiğiniz tanıdığınız insandan dayak yiyin. Çünkü içerde olan içerde kalır fakat dışarda yaşanırsa bu can sıkar.
  • Ortağını ve ekibini biraz anne baba gibi değerlendirmek. "Nasıl?" diyeceksiniz şöyle; Siz anne veya babanızla kavga ettiğinizde ben yeni bir anne baba bulayım diyor musunuz? Hedefin büyükse ortak ve ekibine de böyle bakman gerekiyor çünkü dışarıda tartışmayacağın kimse yok. Ne demiştik hep "evet" diyen değil "hayır" diyen daha önemli ama tabi altını doldurursa. 
  • Haklıya haklı demek ve ekip yönetiminde adaletli olmak.
  • Zor süreçlerde şeffaf olmak ve süreçleri birlikte atlatmak.
  • En önemlisi, istemek, hevesli olmak ve isteyen hevesli insanlarla yürümek. Bazı şeyleri yolda öğrenirsin. İstek kıymetlidir, seni hedefe er ya da geç götürür. Ben hayatımda bir işi çok isteyerek çalışıp bunun riskini alan ve bedelini ödedikten sonra başaramayan görmedim. Size bunun garantisini veriyorum.

Bu yazdıklarım bizi bir yerlere getirdi ve götürmeye devam edecek. Biz bu sene bu ekip ruhu sayesinde LinkedIn datalarına göre Türkiye’de en değerli startup genelinde üçünücü, oyun sektöründe birinci olduk ve yine LinkedIn datalarına göre ‘Dünyayı değiştirebilecek’ şirketler arasına girdik. Biz 45 kişilik bir ekibiz ve daha değerlememiz 10M dolar bile değil ve listedekilerin çoğu milyar dolar değerlemede, henüz oyun çıkarmadık ve kazanmadık fakat ekip olduk ve ekip olmak kazandı. Her startup kültüründe olduğu gibi birçok kez uzun süreli maaş veremediğimiz zamanlar oldu. Geçmişten kalan borçlardan haciz bile gördük. Fakat oturduk işimize daha çok sarıldık ve en kötü mali dönemimiz en çok başardığımız sene oldu. Kimse işten ayrılmadı. Normalde 3 kere dağılması gereken stüdyo daha çok büyüdü. Bu anlatılanlar uzakta yaşayanların hikayesi değil. Sizin bana ulaşıp misafir olabileceğiniz ve kendi gözünüzle görebileceğiniz yaşanmış ve yaşanmaya devam eden bir stüdyonun hikayesi. 6 kişiyken oluşturulan motivasyon yapamazsınız demelerine rağmen 45 kişide devam ediyor. Şirket kültürüne önem veren insanlar hep bizimle kaldı ve umuyorum yakında 100 kişileri görünce aynı şekilde devam edecek.

Hayatta anlaşamadığınız ya da iş yapamayacağınız insanlarla bir araya gelseniz bile ilk etapta, bunun sonrasında değiştiğini göreceksiniz. Yolun başlarında kötü giden süreçler bir kaç doğru insanla tanışınca toparlanabilir. Tıpkı Okan Özbay, Murat Kahraman ve İsa Turgut İnci gibi sektörün değerli insanlarıyla kesişmem bunu bana gösterdi. Yakın zamanda Yıldız Teknik Üniversitesi ile alakalı birçok güzel proje planladık. Daha öncesinden böyle kuruluşlardan olumsuz veya kimya tutmamış bir şekilde dönmeme rağmen İsa Bey ile olan iletişim sayesinde bu tam tersi oldu ve asla kimya oluşturamayacağımızı düşündüğüm iş yapıları birden tam tersine dönüp tekrar bu süreçlere heyecanlanmamı sağladı.

Bazen hayatta bir şey olmuyorsa, daha iyi olacak diye olmuyor ve bazen yaşanılan olumsuzluklar size ilerde kat ve kat olumlu şekilde dönüyor. Batmaktan, başaramamaktan ve olumsuzluklardan korkmayın. Gittiğin yolun doğru olduğunu düşünüyorsan ve yanındakilerden eminsen bu yaşananları kucaklayın çünkü hiçbir okul size bu tecrübeyi veremez. Onun için ne kadar erken girişim o kadar erken hazır olmanız demek. Ötelemeyin ve beklemeyin. Sadece başlayın çünkü sizden istenen dürüst iş, heves ve vizyon. Bunları sağladığınız sürece ne parasızlık ne başarısızlık hiçbir şey sizi durduramaz. Her başarısızlıkta, her düştüğünüzde bilin ki daha çok yaklaşıyorsunuz çünkü hayat sizi büyümeye zorluyor, sizi diğer ciddi günlere hazırlıyor. Bugün derdin 10K ₺ ise yarın derdin 100M $ olabilir ve aynı şekilde 100M $ hedefinden tekrardan 10K ₺ arayan durumuna düşebilirsiniz.

Bunlar değişir, değişmeyecek olan tek şey inancın ve bu sana bağlı! 

Yaşandı onaylandı,

Sevgiler.

Doğukan Yelseli